"BİZİM ENGLISH" HAKKINDA
5 Aralık 1981 - İstanbul
BAŞLARKEN
1980’lerin Türkiye’si, daralan ekonomik çemberleri yırtmak, hayat şartlarını kolaylaştırmak, ekonomik kalkınmayı hızlandırmak için olağanüstü çabalara sahne olan bir Türkiye’dir. “ Muasır medeniyetlerin” (çağdaş uygarlıkların) seviyesine ulaşmanın yolunun öncelikle o medeniyetlerin ne olup ne olmadıklarını kendi dillerinden öğrenmekten geçtiği kuşkusuzdur. Teknoloji üreten ülkelerin dillerinin bilinmesi ki İngiliz dili yaygınlığı ve işlerliği açısından bunların başında gelmektedir, ekonomik geçerliliği olan toplumsal ve bireysel becerilerin en önemlilerindendir. Bütün bunlara karşın, yabancı dil öğretimi bu güne kadar çözülememiş eğitim sorunlarımızın başlıcalarından biridir.
Bugün, İngilizce ile yıllar yılı şu veya bu biçimde haşır neşir olmuş bir öğrenci, halen Türkiye’mizde geçerliliğini koruyan geleneksek öğrenim sonucunda, kendi yaşantısına, eğitimine, özgeçmişine ya da yalanlarına ait iki sözü bir araya getirememektedir. Öyle ki, eğitimini kolejlerde tamamlama şansına sahip olan İngilizce bilirler dahil, örneğin, bir Üsküdar iskelesi, Babıali yokuşu, kerpiç, tespih gibi, Türkiye yaşantısının parçası olan sözcükleri bilememekte, buna karşılık, İngiltere’nin Birmingham şehrindeki Mr. Ve Mrs. Brown’ın noel ağaçlı yaşantılarına ait ayrıntıları anlatabilmektedirler. Yine geleneksel öğretim metoduyla İngilizce öğrenmeye çabalayan bir öğrenci, işletme fakültesi, okul müdürlüğü, mezuniyet belgesi, ücret, devlet dairesi, harç vb. gibi kendisini yakından ilgilendirebilecek kelimelerin yerine, hayatında hiç görmemiş olduğu ve görebilme şansının belki de hiç olmadığı zürafa, domuz ya da Big Ben saat kulesi , yaşamında asla birinci derecede rol oynamayacak kelimeleri öğrenmeye zorlanmaktadır.
(daha&helliip;)