“BÜTÜNCÜL” DÜŞÜNCE DEVRİMİ
“Darwinsel Evrim”e karşı “Birlikte Evrilme”
Klasik fizik, “atomistik”ti. İkinci Aydınlanma Çağının yolunu açan kuantum fiziği, “Yeni Fizik, ise “bütüncül.” Atomcuların kainat/dünya görüşleri, herhangi bir “bütün”ün parçalarına ayrılabileceği, parçaların arasındaki ilişkilerin incelenebileceği şeklindeydi; bütüncüler, “’bütün’ün parçalarının toplamından daha büyük” olduğunu savunuyorlar. Atomcular, “bütün”ün daha iyi anlaşılabilmesi için parçalara bölünmesi gerektiğini iddia ederlerdi; bütüncüler ise oluşumların yada sistemlerin doğasını anlamak için tümüne bakılması gerektiğini söylüyorlar.
“Bütüncülük” bir fikir ya da felsefi kavram olarak “Atomculuk”un tam karşısında yer alıyor. Kadim Yunan atomculuğunun klasik fiziğin öncülerinden sayılan iki isminden birisi Leusippus, diğeri Demokritus. Leusippus ve Demokritus, “Her şey Bir’dir. Bölünmez olduğu gibi, süreklidir” şeklindeki tevhidi görüşün sahibi Parmenides’e karşı “kainat/dünya bölünemez ve yok edilemez parçacıklardan (atomlardan) oluşur” hükmünü ileri sürüyorlar. 17.Yüzyılda, klasik fiziğin atomculuğa hız verdiği yıllarda, bütüncü felsefeye Parmenides’i hatırlatır şekilde yönelen Spinoza, dünyada gözlemlediğimiz farklılıkların ve bölünmelerin aslında tek olan cevherin suretlerinden ibaret olduğunu söylüyor. Ruhani geleneklerin hemen tümünde rastlanan benzeri panteist yaklaşım, çağdaş Kuantum Alan Teorisinin de temelini teşkil ediyor.
(daha&helliip;)