“DÜŞÜNCE” VE "DÜŞÜNME SÜREÇLERİ" (2)

Denenmiş/ a posteriori argümanları değerlendirmeye devan edelim: 

Ö-Su iki hidrojen bir atomun bileşkesidir.
Ö-Bu bardağın içindeki sıvı, sudur.
V-Bu bardağın içindeki sıvı, iki hidrojen bir atomun bileşkesidir. 

Meğer ki, suyun iki hidrojen bir atomdan OLUŞMADIĞI ya da bardaktaki sıvının su OLMADIĞI ispat edilsin, bu argümanın doğru ve geçerli olduğu kabul edilir. Dikkatli okur, üstteki argümana ilişkin olası kavga nedeninin temel (birinci) öncülün “doğru” olup olmadığından kaynaklanacağının farkına varacaktır. Su, söylendiği gibi H2O’dan ibaret değilse, argüman yanlış ve geçerli olur. 

Ö-TPAO kayıtlarına göre bir milyon dolarlık “christmas tree”alınmış. 
Ö-“Christmas tree” bir noel süsüdür.
V-TPAO ülkenin parasını korkunç bir şekilde savurmaktadır/ TPAO birilerini zengin etmektedir. 

Bu gördüğünüz de geçtiğimiz yıllarda TPAO’yu ve dolayısıyla o dönemin hükümetini (Anap-MHP-DSP Koalisyonu) topa tutan bir sütun yazarının ileri sürdüğü bir tümevarımsal, geçerli ve görünüşte doğru bir argümandı. Öyle ki, yazarımız, bu konuyu bir kaç hafta boyunca işledi. Oysa, petrolcülükte “christmas tree” sondaj makinalarının ucuna takılan elmasın adı. İkinci öncül bu bağlamda yanlış, vargı yanlış, argüman geçersiz. İşte, size bir kavga nedeni daha! Sayın yazar, “christmas tree” alımından yola çıkarak, TPAO’nun genel niteliklerini belirlemeye sıvanmış, bunu da geçerli gibi duran bir argüman düzenleyerek gerçekleştirmeye çalışmıştı. 

Yeri gelmişken, niye böyle bir yazı dizisi kaleme aldığımı soran okurlarıma: Ülkemizde yukarda örneğini verdiğim türden geçerli ve yanlış argümanların neredeyse kural olduğunu gözlemliyorum. Bu yazı dizisiyle yapmaya çalıştığım, benzer yanlışlara düşmemek için düşünce süreçlerimizi irdeleme yöntemlerini özetlemek. Umarım, faydalı olur. 

TPAO argümanını irdelemeye devam edelim. Özetle: yazar, “bir milyon dolarlık christmas tree alınmış” olması a posteriori öncülünden, tümevarım yöntemini kullanarak, TPAO’ya ilişkin bir yargı dillendirmiştir. Bu örnek de bizi, mantığın uğraştığı iki alana, diyalektik ve analitik yöntemlere getirir. 

Diyalektik nedir?

Ülkemizde dillere pelesenk olduğu kadar da anlamı bilinmeyen bir kavram, daha doğrusu yöntemin, Türkçe’deki bence en yakın karşılığı “dillendirilen”dir. (“Görüngü” diye de geçer ama diyalektik, dialecticakelimesinin lehçe anlamına gelen dialectus, karşılıklı konuşma anlamına gelen dialogus ile bağlantısı düşünüldüğünde dille ilgili olduğu açıktır) Mantık, “dillendirilen”i irdelediğinde diyalektik, “gerçek”i irdelendiğinde “analitik” adını alır. 

Orta Çağ Avrupasında diyaletik(mantık), belâgat ilmi (konuşma sanatı) ve dilbilgisi üçlüsü (trivium) beşeri bilimlerin sacayağı sayılırdı. 

Önce, diyalektik: Klasik felsefede diyalektik, münazara yani “bir konu üzerinde belirli usul ve kurallara uyularak yapılan tartışma, kanıt ve örnek getirerek karşılıklı konuşma”dır. Taraflar, argümanlar ve karşı-argümanlar ileri sürer, önerme(tez) ve karşı-önermeler(anti-tez) savunurlar. Burada amaç, iki farklı görüşten birisinin çürütülmesinden ziyade, farklı görüşlerden oluşacak sentez’de (bileşim/terkip) odaklanan bir temrin (egzersiz/alıştırma) olup, diyaletik yöntemden beklenen bir anlaşmazlığın konuşarak çözülmesidir. 

Sokrat’ın ünlü sorgulama seansları diyalektik yöntemlerden birisidir. Büyük filozof, pek doğru gibi duran önermelerin/tezlerin yerinde sorularla saçmalığa indirgenebildiğini gösterir (reductio ad absurdumdenilen olay) 

Diyalektik/(yani, münazara) üç temel kavram üzerine kurulur: 

1. Dünyada a herşey karşıt güçler/karşıt taraflardan oluşur.
2. Değişimin yön değiştirdiği bir nokta vardır, o noktada bir değişim başka bir değişime yenik düşer. 
3. Değişim, iki boyutlu daireler halinde değil, aşağıdan yukarı doğru yükselen helezonlar (spiral) haline gelişir. Burada içselleştirilmesi gereken bir kavram var: “Negation of the negation” Negation, reddetmek, inkâr etmek, olmadığını ispat etmek, iptal etmek anlamına geliyor. Aralarından kavrama en yakın geleni “iptal etmek.” Negation of negation, “iptalin iptali” demek. 

Şöyle düşünün: kelebeklerin, yumurtadan çıkmaları yumurtanın iptali anlamındadır. Yumurtadan çıkan kelebek, bir dizi değişimden geçer, olgunlaşır, çiftleşir, yumurtlar ve ölür ki, bu da kelebeğin iptali, yani yumurtanın iptalinin iptali demek olur. 

Bir örnek de matematikten: “a” bir cebirsel değer olsun. “a”yı iptal etmek için eksi kullanırız. “-a” eksi a, a’nın iptalidir. “Eksi a” (-a) iptal etmek için “eksi a” ile çarpmak gerekir (-a) x (-a). Bu da bize “a kare” yani +a üssü 2 verir. Yani, “a”nın iptalinin iptali (+’dan, -‘ye, -‘den tekrar +’ya dönmesi) hem “a”nın ilk halini yeniden yaşatır, hem de “kare” olduğu daha üst bir düzleme çıkarır. Bu üst-düzleme çıkarmak meselesi “değişimin aşağıdan yukarı yükselen helezonlar (spiral) geliştiğini” göstermekte kullanılır. 

Diyalektik materyalizm nedir?

Değişime getirilen bu açıklamanın mimarı Efesli i Heraklit. Eserlerinden pek fazla birşey kalmamış ama “değişim iç çatışmanın ve karşı güçlerin sonucudur” tanımı ona maledilir. Öte yandan diyalektik’i keşfedenZeno’dur, der Aristo. Hegel ve Kant konuyu geliştiren iki büyük felsefeci; Karl Marks kavrama “elkoyan” düşünür olarak takdim edilir. 1867’de basılan Das Kapital’de Marks ve Engels, kavramı düşüncelerinin temeli yaparlar: diyalektik materyalizm. Yani: sosyal ve ekonomik değişimler, maddesel güçlerin diyalektiği (diyalektik) ve maddeciliğin (materializm) sonucudur

Konumuz Marksizm değil ama Marksist düşünce nasıl yöntemdir, değinmekte yarar var. Herşeyden önce, Marksizmin bir önkabulle başladığına dikkat çekelim. Bu önkabul, herşeyin tek bir şeyle, madde ile açıklanabileceği önkabulüdür. Yani, Marksizm, tümdengelim bir argümanla başlar. 

(Bilim dünyasında madde’nin fizikî nesneleri oluşturan özdek, cisim, töz, cevher; esas olduğunu hatırlayalım – ve tek bir substance kelimesini nakledebilmek için kullanmak zorunda olduğumuz en az dört kelime olduğunu düşünüp, Türkçe’mize ağlayalım! Nasıl da muğlaklaşıyor iletişim, farkındasınız değil mi? )

Marksizmin temel aldığı madde tanımını enerjiler, manyetik alanlar gibi, cisimleri etkileyen diğer unsurları içermez; örneğin, ışık maddeden sayılmazdı. Buna karşın, maddeci bir düşünce biçimi olan Marksizmde madde’nin uzay, doğa, insan, bilinç, zekâ, toplum, ve tarih de dahil olmak üzere varoluşun tüm veçhelerini açıklayacağı kabul edilir. Bu önkabulden yola çıkılır, ve tüm hakikatlerin keşfi bilimin görev alanına dahil edilir. 

Kendisinden önce gelenlerle (örneğin Hegel) ile Marks’ın diyalektik anlayışının arasındaki fark, Marks’ın maddeci önkabulüdür.

Bu önkabulden yola çıkan Marksizm, tabiata ve insanlığa ilişkin soruların cevabını bulmaya çalışır. Meselâ, tabiattaki enerjinin ya da hareketin esası nedir? Galaksileri ya da güneş sistemlerini, gezegenleri, hayvanları ve diğer tüm yaratıkları sayılarını arttırmaya yönelten nedir? Yaşamın esası nedir, türlerin esası nedir, bilincin ve zihnin esası nedir? Toplumsal düzenin esası nedir, nasıl bükülür? Tarihin bir sonu var mıdır, varsa nasıl olacaktır?