“Türkiye’de işkence gören ile işkenceci arasındaki fark, Birinci Şube’de tutukluyu polis memurundan ayıran, kötü kontrplak kadar incedir. Mazlumla zalim her zaman yer değiştirebilirler. Çünkü bu ülkenin insanı “mezalim”e tepki göstermeyecek kadar zalim olabilir.
Alev Alatlı’nın ikinci romanı İşkenceci, 1980’lerin sonunda ilk yayımlandığı günden bugüne gücünden bir şey kaybetmiyor. Kitapta konu edilen insanlık hallerinin donukluğundan almıyor bu gücünü İşkenceci, bakışın sarihliğinden ve açıklığından ; gözlemin pürüzsüzlüğünden ve apaçıklığından alıyor.
Türkiye Yazarlar Birliği 1987 Roman Ödülüne değer görülen bu metin, üzerinde yaşadığımız coğrafyanın birçok sorununu bazen ima ederek, bazen de örnekleyerek gözler önüne seriyor.
“Ne ölüm vardı ne de ölümsüzlük. Gün gecede ayrılmamıştı henüz. Soluksuz soluk alıyordu. Tek. Yalnız o vardı. Karanlıklar karanlıkları kucaklıyordu.”
Türlü türlü insan hallerini resimleyen bu metin; başarısızlığın içindeki başarıyı, acımasızlığın içindeki merhameti, umutsuzluğun içindeki büyük umudu harf harf işliyor. Alev Alatlı’dan çok okunmuş, çok tartışılmış ve bir o kadar da takdir edilmiş bir roman.