MADEM NEFRET YASALARI!..

Tarih, 6 Nisan 1999. Amerika Birleşik Devletleri’nin “karizmatik” Başkanı Bill Clinton, Kongre’de yaptığı konuşmada “’Nefret Suçları Listesi”nin bireylerin cinsel tercihlerinden doğacak suçları da kapsamına alacak şekilde genişletilmesini istiyor. Ve şu kelimelerle: “’Nefretten Doğan Suçları Önleme Yasası’* 21.Yüzyıla girerken kendimize ve dünyaya ‘doğru’yu vaaz etmeye ve uygulamaya** kararlı olduğumuz gerçeğini iletmekte önemli bir sembol olacaktır.” 

Peki, “Nefret Suçu” nedir? Nefret Suçu, “’Öteki’nin gerçek ya da varsayılan ‘nitelikleri’ nedeniyle gadre uğradığı… yani, mağdurun şahsının değil, temsil ettiği varsayılan niteliklerinin ‘cezalandırıldığı’ durumdur,” şeklinde tanımlanıyor. Karmaşık bir tanım gibi duruyor ama değil. Şöyle ki, “’öteki’nin gerçek ya da varsayılan ‘nitelikleri’”nden kasıt, ırkı, gelenekleri ya da adetleri. Bu çerçevede, kötü şöhretli Klu Klux Klan’ın zencilere yönelik suçları “Nefret Yasaları” kapsamına giriyor. Bu nedenle olacak, nefret yasalarının bir adı da “önyargı yasaları.”*** Clinton’un az önce belirttiğim isteği, eşcinsellerin “gelenek ve adetleri” nedeniyle gadre uğramaları halinde, saldırganların arttırılmış ceza görmelerini sağlamaya yönelik. 

1980’lerin başında ırk, din, etnik kökenden kaynaklanan önyargıların cezalandırılmasını öngören Nefret Yasaları, ‘90lı yılların sonlarına doğru cinsel tercihleri de kapsayacak şekilde genişletiliyor. Saldırı, gasp vb. gibi zaten ceza kanunu kapsamında olan suçlar, “Nefret Yasaları”nın kapsamına girdiklerinde arttırılıyorlar. Yani, mağduriyetin gerçek boyutlarından öte, saldırı nedeninin ırk, etnik köken, cinsel tercih vb. olduğunun savcılık tarafından isbat edilmesi halinde cezalar artıyor. Önemli olan saldırganın “önyargı” ya da “ayırımcılık” gibi saiklerle hareket edip etmediği. Örneğin, ABD’de Nefret Yasalarının uygulandığı eyaletlerden birisi olan Wisconsin’de, saldırgan kurbanını ırkı, dini, etnik kökeni ya da cinsel tercihi nedeniyle seçmiş ise, cezası katlanıyor. 

“Saldırı” kavramı sadece fiziki değil, sözlü müdahaleleri de kapsıyor. Şahsı tedirgin veya tehdit eden, bedenine ya da malına zarar veren müdahaleler, “saldırı” kapsamına alınıyor. Nefret Yasaları zamanla engellileri, göçmenleri ve yaşlıları; dahası, “sevilmeyen gruplar”ı, ve bu gruplara dönük “kamu kuruluşları”nı da kapsıyor. Burada kamu kuruluşlarından kasıt, “Ulusal Gay ve Lezbiyan Görev Gücü,” “Ulusal Asya Pasifik Amerikan Hukuk Konsorsiyumu,” “Asya Pasifik Amerikalılarına Karşı Saldırıları Denetleme” derneği gibi sivil toplum örgütleri.  

Clinton’un 1999 Kongre konuşmasında Kosova’daki dini ve etnik saldırıları gerekçe olarak göstermesi ilginçtir. “ABD’nin oradaki şiddeti durdurma sorumluluğu vardı” diyor ama “biz kendimize de çeki düzen vermeyiz. Her birimiz her sabah yüreklerimizde çeşitli derecelerde aydınlık ve karanlıkla uyandığımızı hatırlamalı, bu iki gücü dengede tutmamız gerektiğini bilmeliyiz. ABD’de bu konuda kesinlikle kararlı olmalıyız. Nefret Yasaları konusunun çok önemli olduğunu düşünmemin nedeni budur.”  

Nefret suçu kapsamına giren davranışlara gelince: “yazılı ve sözlü sövgü, tehdit, taciz, duvar yazısı, vandalizm, mülke ve kişiye saldırı, yaralama, ölüme neden olma”nın dışında, önyargının neden olduğu yumruklaşmalar, gamalı haç gibi gibi ırkçı semboller, internet, telefon ya diğer biçimlerde iletilen nefret mesajları,” vb. vb. “Hatemongers” diyorlar, “nefret tacirleri” mealinde; “Beyaz Aryan Direnişi” adındaki muhtelif neo-nazi sivil toplum örgütleri de bu başlık altında yer alıyorlar. 

Hal böyle olunca, 1980’lerde George Dietz isimli bir West Virginialı yayıncının “Holocaust” kelimesini “Holohoax” (holo-sahterkâlık) olarak değiştirip, bir de üstelik Yahudi soykırımının aslında gerçekleşmediğini savunan vesikaları internet üzerinden yaymaya kalkması açık bir Nefret Suçu teşkil ediyor. Neden çünkü Yahudi soykırımı, Clinton’un 21.Yüzyılda ABD’nin “vaaz etmeye ve uygulamaya” kararlı olduğu “doğru”lardan birisidir. Ve “soykırım, bir halkın ve ulusun çoğunun ya da tümünün sistematik ve ayırım yapmadan katledilmesidir” şeklinde tanımlanıyor. 

Şimdi sıkı duralım: Bu tanımın hemen ardından şu satırlar geliyor: “Terimin modern kullanımı bir halkın kısmı yokedilişini de kapsar. Nazilerin başlattığı Holocaust’a ilâveten, 1918 de Türkler Ermenilere karşı soykırım-benzeri katliam başlatmış ya da başlatma girişiminde bulunmuşlardır.”**** Bunu söyleyen kim? Sam Cacas isimli bir San Francisco’lu yazar ki, kendisi “HateMonitor” (NefretDenetimi) isimli sivil toplum örgütü ve yayınlarının başıdır.  

Nefret Yasalarının sözde Ermeni soykırımı ile buluşturulduğu nokta da şöyle. “Farklı halklara saldırı, Birinci Dünya Savaşında Ermeni soykırımından, Teksas ve Wyoming’deki nefret-kökenli cinayetlerden yerel bir lisenin duvarındaki ırkçı sövgülere kadar uzanan bir beşeri gelenektir”*****

Eğri oturup, doğru konuşma zamanıdır: siz, Türkiye Cumhuriyetini soykırım suçundan mahkûm etmeye niyetli bir Ermeni örgütü olsanız, ne yapıp edip, Başkan Clinton’un listesine dahil olmaya çalışmaz mısınız? Elbette, çalışırsınız. Dahası, listeye dahil olmanız, “soykırım suçunun varlığının kabul edilmesi”ni öngördüğünü (ispatladığını değil, ‘öngördüğü’nü) hesaba kattığınızda, pişmiş aşa su katar, Türklerle sonunun ne olduğunu kestiremeyeceğiniz dürüst bir belge alışverişine girer misiniz, girmez misiniz? Hayır, aklınız varsa girmezsiniz.  

Nefret Yasalarının sadece ABD’de değil, Avrupa’da da sessiz sedasız yürürlüğe konduğu bilseniz, daha bir cüretkâr, daha bir cazgır olur musunuz, olmaz mısınız? Evet, olursunuz.  

Nitekim, Uluslararası Irkçılık ve Anti-Semitizm Birliği’nin****** takviyesinde dört Ermeni örgütü, tarihi gerçeklerden yana olduğunu ilân etmek gafletinde bulunan Profesör Bernard Lewis’ı Fransızların “nefret yasası” olarak bilinen “Gavssot” kanunu kapsamında açılan dört dava ile mahkûm etmeye çalışmaktadırlar.  

Son bir soru: siz, Bernard Lewis olsanız, Nefret Yasaları bir vakıa iken, Türklerin gerçeğini kanıtlamak için daha ne kadar uğraşırsınız? 

Peki, yapabileceğimiz hiç bir şey yok mu? Var! Türkler olarak “Nefret Yasaları” kapsamına girmek! İlk işimiz Anti-Defamation League’in Türkiye şubesini açmak olabilir, meselâ. 1100’lü yılların Papa Urban’ın başlayıp, günümüze kadar ulusca uğradığımız hakaretleri, ırk, etnisite, vb vb. önyargıları, sıralayabiliriz. Bence, yasanın ruhuyla mükemmelen örtüşürler. Ne dersiniz?

* “The Hate Crimes Prevention Act”

**”preach and practice”

***bias crimes.  

**** Genocide refers to the systematic and indiscriminate mass killing of most or all of a whole people or a nation. More modern uses of the term have encompassed less than total destruction of a people. In addition to the Nazi perpetrated Holocaust, genocidal or attempted genocidal killings have been perpetrated against the Armenians by the Turks in 1918…”

*****”The aggression against people who are different is a human tradition from the genocide of Armenians following World War I (featured in this week’s cover story) to hate-spurred murders in Texas and Wyoming to racial slurs on the wall of a local high school.”

****** International League Against Racism and Anti-Semitism